3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali Devam Ediyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği ‘3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’ katılımcıların yoğun ilgisiyle devam ediyor. 22 Haziran’a kadar sürecek ve 7 mekanda ücretsiz filmlerin gösterileceği festivalde yüzlerce seçkin yerli ve yabancı film İzmirli sanatseverlerle buluşacak.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İZFAŞ, İZELMAN ile Kültürlerarası Sanat Derneği iş birliği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlediği 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali, izleyicilerin yoğun ilgisiyle geçen ilk gününü geride bıraktı. Ulusal ve Uluslararası Yarışma heyecanının gösterimlerle başladığı festivalde, İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde ‘Sinemada Mu¨ziğin İşlevi’ başlıklı bir söyleşi yapıldı. Müzik Temalı Kısa Film Proje Yarışması filmleri izleyiciyle buluştu.

Festivalde Ulusal Yarışma kapsamında izleyicilerle buluşan ‘Kabahat’ filminin gösterimi sonrasında yönetmen Ümran Safter, filme dair merak edilenleri cevaplamak için izleyicilerle buluştu. Yaz tatilini geçirmek üzere babaannesinin yaşadığı Anadolu köyüne giden 13 yaşındaki Reyhan’ın büyüme hikayesini anlatan ve erkek egemen kurallara karşı var olma savaşını odağına alan film için Ümran Safter, şunları söyledi:

“Kabahat ilk kurmaca filmimiz, ana mekanımız da benim doğduğum ve büyüdüğüm Çankırı’daki Akçavakıf köyü. Oyuncularımızın çoğu amatör, pek çoğu da ilk kez kamera karşısına geçti. Köydeki akraba ve yakınlarım da filmde rol aldı. Oyuncularımız Mina ve Ece’nin ilk deneyimleriydi ama Adana Altın Koza Film Festivali’nde ikisi de ödül kazandı. Hatta dün akşam Mina, Frankfurt Türk Filmleri Festivali’nde Umut Veren Genç Oyuncu Ödülü’nü aldı. Filmin hikayesi aslında benim çocukken başımdan geçen bir hikayeydi. Bu hikayeyi dost sohbetlerinde anlatırken, kısa film mi olsa derken yapımcım Suraj Sharma’nınbu çok güzel bir kurmaca film konusu demesiyle senaryoyu yazdım ve çektik.”

Günün bir diğer söyleşisi ise Ulusal Yarışma’da yer alan ‘Karanlık Gece’ filminin gösterimi sonrasında gerçekleşti. Yönetmen Özcan Alper, 7 yıl önce parçası olduğu bir linç olayının ardından ayrıldığı kasabaya annesiyle vedalaşmak üzere dönen, Berkay Ateş’in canlandırdığı İshak’ın geçmişiyle, vicdanıyla ve suçluluk duygusuyla daha da önemlisi kasaba halkıyla hesaplaşmasını konu alan film sonrası İzmir seyircisiyle buluştu. Filmin kötülük ve linç meseleleri üzerine olduğunu ve Türkiye’nin herhangi bir yerinde geçebileceğini söyleyen Özcan Alper, şöyle konuştu:

“Murat Uyurkulak ile birlikte senaryoyu yazarken Türkiye toplumundaki linçe hazır oluş, gündelik hayatımıza sirayet eden ırkçılık meselesi üzerine daha çok düşündük. Daha çok toplumdaki ayrışma, nefret söylemi ve bunun yarattığı sonuçlar üzerine. Bunun Türkiye tarihindeki kökleri ve nedenleri üzerine kendimizce düşünmeye çalıştık.Filmin içindeki hikaye aslında zamansız, şimdinin hikayesi olarak düşünmedim. 100 yıllık bir hikaye olarak da okuyabiliriz. Filmlerde ya da sanatta yapay umut yaratılmasına baştan beri karşı çıktım. Çok da doğru bulmuyorum. Bu seyirciyi manipüle eden bir şey. Bu karanlık salonlardan çıkan seyirci umut yaratabilir. Bunu gerçekten konuştuğu ya da tartışabildiği zaman. Filmlerde yapay umut yaratarak yalnızlıklarımızdan kurtulamayız.”

“Anadolu Parsı filmde bir metafor. Bu toprakların kaybettiği, kaybolmaya yüz tutmuş değerlerini, karakterini ve kültürünü yine bu topraklarda nesli tükenmekte olan bir varlık üzerinden anlatmaya çalıştım. Pars da bu topraklarda binlerce yıl yaşamış en görkemli varlık. Büyüleyici bir hayvan ve onu yitirmek çok acı. Tıpkı bu kültürün, bu toprağın karakterini yitirmek gibi. Motivasyonum buydu. Filmde Emre karakteri batıyı, Veysel karakteri doğuyu temsil ediyor. Biri taşrada biri metropolde yetişmiş. İkisinin ortak bir gayesi var. Parsı aramakla başlayan bu yolculuk git gide onların da kendilerini ve bildiklerini sorgulamasına dönüşüyor. Filmin başka bir derdi daha var, filmin ciddi bir sistem eleştirisi var, bürokrasi ile bir problemi var. Karakterlerimiz sürekli buna takılmalarına rağmen gayelerine ulaşmaya çalışıyorlar.”

Festivalde bu yıl ilk kez düzenlenen Uluslararası Yarışma kapsamında gösterilen Gabriele Guidi imzalı ‘Terezin’ filmi sonrasında başrolde yer alan Mauro Conte izleyicilerle bir araya geldi. İtalyan klarnetçi Antonio ile Çek kemancı Martina’nın 2. Dünya Savaşı sırasında Prag’da başlayan, Terezin Gettosu olarak da bilinen kötü şöhretli Theresienstadt toplama kampında devam eden aşklarını, kampın daha önce görülmemiş yanları, kamptaki diğer besteciler, ressamlar, heykeltıraşlar, şairler ve yazarların hikayesi ile harmanlayan Terezin, o günlerdeki Orta Avrupa ruhunu da keşfe çıkıyor.

Filmde Antonio karakterine hayat veren MauroConte film sonrası düzenlenen söyleşide şunları belirtti:

“Yönetmenin film için yola çıkış noktası bir gazete haberiydi. 7 yıl boyunca haber üzerinde çalıştı. Müziğe tutkusu olan bir yönetmen. Müzik ve sanat yaşamı iyileştirebilir. Sorunlarla karşılaştığımızda onlara karşı mücadele etme gücü verebilir müzik, genel anlamda sanat. Ne yazık ki Terezin kampındaki pek çok sanatçı ve müzisyen yaşamını kaybetti. Yaşasalardı Avrupa kültürünü etkileyecek değiştirecek boyutta işler yapabilecekleri düşünülüyordu. Ama ne yazık ki bu hikayeyi pek bilen yok. Terezin’i Hitler modern bir kamp olarak göstermek istediği için genellikle kampta ressamlar, müzisyenler, yönetmenler bulunmaktaydı. Film İtalya’da 3 gün önce ilk kez gösterildi ve buradan sonra Amerika yolculuğu var oradaki festivaller için. Film, şu anda ziyaret edebileceğiniz gerçek bir mekanda çekildi. Orada çalışmak benim için gerçekten etkileyici ve zordu.”

Geçen yıl düzenlenen Müzik Temalı Kısa Film Proje Yarışması’na başvuran 67 projeden arasından seçici kurul tarafından seçilen ve Proje Geliştirme Atölyesi’ne katıldıktan sonra çekimleri tamamlanan 10 film, festival kapsamında ‘Kısaca Müzik’ programı altında beyazperdedeydi. İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleşen film gösteriminin ardından Seçici Kurul’da bulunan belgesel film yönetmeni Hilmi Etikan, Prof. Dr. Lale Kabadayı, belgesel yapımcısı Tahsin İşbilen ve festival direktörü Vecdi Sayar izleyicilerle projelere dair görüşlerini paylaştı. Proje ile hedeflerinin sinema yapmayı isteyen gençleri özendirmek olduğuna dikkat çeken Vecdi Sayar, “Çok farklı projeler başvurdu. Seçtiğimiz 10 proje tamamlanmış olarak karşımıza geldi. Filmleri izledikten sonra bütün arkadaşlarımın sinemacı olacağına hatta olduğuna inanıyorum” dedi.

ÜCRETSİZ FİLM GÖSTERİMLERİ DEVAM EDİYOR

22 Haziran’a kadar devam edecek 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde 7 farklı lokasyonda düzenlenen ücretsiz film gösterimleri İstinyePark Teras Renk Sinemaları, Elhamra Sahnesi, Karaca Sineması, İzmir Fransız Kültür Merkezi, İzmir Sanat ve açık hava film gösterimlerinin yapılacağı Göztepe vapur iskelesindeki Kadifekale Gemisi’nde devam ediyor.

Ayrıntılı bilgiye festivalin sosyal medya hesaplarından instagram ve facebook’ta izmirfilmmusicfest; twitter’da @izmirfilmmusic, kultursanat.izmir.bel.tr, izmirart ve https://www.ifmfest.com adreslerinden ulaşılabilecek.

Kaynak: ANKA / Yerel

Yorum yapın

vozol vozol20000.shop vozol10000.shop vozolneon10000.shop vozol12000.shop timeisworth.com casino casino siteleri